1993 yılında liseden mezun olduğum zaman (16 yaşında bitirdim liseyi o kadar moruklamadım yani) üniversite sınavı 2 aşamalıydı (öss-öys) sonra öys'yi attılar sonra geri koydular taktılar çıkardılar falan derken en az bi 18 kere sistem değişti.
Bugünlerde gazetelerde YGS sonrası muhabbet yine sistemin değişeceği yönünde. zaten anormal eğitim sistemimiz yüzünden ambele olan çocuklar bi de her sene değişen şartlara uyum sağlamak için çabalıyor. işin garibi büyük kısmı sağlıyor da (al sana evrim) ama bu arada uyum sağlayamayanlar arada kaynıyor. bu hafta sonu bi kardeşimiz stres yüzünden hayatını kaybetti. bir başkası sınava giderken panikten düşüp yaralandı. bir tanesi şeker hastası olduğu için kullanmak zorunda olduğu tıbbi cihazı kullanmasına izin veremeyeceklerini söyleyen yetkililer yüzünden sınava giremedi vs vs.
Şimdi diyorlar ki sınav sayısını 3'e çıkartalım stresi 3'e katlayalım... denemesi bedava nasılsa milyonlarca beleş denek var.
Aslında çok fazla kafa yormaya gerek yok. her bokta amerika'yı örnek gösteren memleket büyüklerimiz! üniversite sisteminde de bu ülkeyi örnek alıp sınavı kaldırabilirler. Öğrenciler lise mezuniyet ortalamalarıyla başvurdukları okullardan kendilerini kabul edenlere girerler. sınava girmek gibi salakça bir şey yüzünden de bir sürü gencin hayatını karartıp stresten saçlarını dökmelerine hayatlarını kaybetmelerine gerek kalmaz.
Dur hemen 'ama liselerin eğitim düzeyi aynı değil, bir liseden mezun olmak için kıçını yıtman gerekirken birinden elini kolunu sallaya mezun olabilir aşağı yukarı aynı ortalamaları tutturabilirsin. haksızlık olur' diye celallenme. ameriga isimli güzide memleket bunun da çözümünü düşünmüş spor bursu sanat bursu ot bok bursu diye bişiler bulmuş.
bu sayede de eğitim hayatında mesela bütün dersleri 10 olup da (ben 10'luk sistemden mezun olduğum için onu biliyorum) sosyal yaşamda tam bir kazma olan insan sayısını (örnek olarak eşimin gittiği ingilizce kursunda feminist deyince aklına akrep nalan, türk kadınının en büyük başarısı deyince azra akın'ın dünya güzeli seçilmesi gelen üniversiteli gençleri verebilirim.) bir nebze olsun azaltmışlar.
70 küsur milyonluk bir ülke olarak bu nüfusun çoğunluğunu sığırların oluşturması (ki aslında tam sığır olmayanların da ama az ama çok sığır olması da cabası. hepimiz biraz sığırız kısaca) bu sığırların yeni sığırlar yetiştirmesi döngüsü bu şekilde kırılabilir belki.
Böyle bir sistemin memlekete spor açısından kazandıracakları ise bi yirmi yıl sonra ülkemizin en azından 2-3 spor dalında dünyada ilk 5 içinde yer alması olacaktır kanaatimce. bildiğiniz üzere ülke olarak herhangi bir spor dalında dünyada ilk 5 içinde değiliz.(ata sporu denilen güreş dahil) ilk başta bunu kabızlığımıza bağlayabiliriz tabii ki ama kardeşim 1-2 3-5 derken bir milletin herhangi bir spor dalına yatkınlığı olmaz mı? bireysel olarak yeteneklerimiz var elbet ama sürekli kafaya oynayan bir nesli herhangi bir spor dalında yetiştiremedik maalesef. bu kafayla da nah yetiştiririz.
Ama belki bahsettiğimiz sistemle bunu başarabiliriz. belki değil hatta başarmışı var. amerika bunu bi şekilde başarmış halk olarak aşırı yetenekli olduklarını da düşünmüyorum en azından bu kadar fark olmamalı aramızda.
Sistem temelde basit; kendilerine başvuran öğrencilerin sportif ve sanatsal yetenekleri bu zamana kadar bu konuda gösterdikleri başarıları da not ortalamalarıyla değerlendiren okulların buna göre öğrenci seçmeleri,
milli eğitim ve spor bakanlığının ve federasyonların ortaklaşa (sanat kısmı için kültür bakanlığı olur ama konumuz spor) hareket ederek üniversiteler arası spor ligleri organize etmeleri,
bu organizasyonların kulüpler ve sponsorlar tarafından desteklenmesi ve buralarda hem üniversite okuyup hem de sportif açıdan gelişen öğrencilerin yeteneklerine göre kulüplere transferleri ve geleceklerinin şekillenmesi.
Bu şekilde kulüp bazında değil ülke bazında bir altyapı organizasyonu da sağlanmış olur. meşhur ajax alt yapısını ülkeye yayabiliriz ki sadece futbol değil her spor dalında bunu başarabiliriz.
aynısını sanat'a edebiyat'a uyarladığını düşün giderek başarıları seviyesi yükselen bir ülke haline gelmek hayal değil...
ama...
aması bunu yapacak adam lazım. yapmak isteyecek adam lazım. daha doğrusu aklına gelecek, yapmak isteyecek ve yapacak. maalesef spor bakanının ve milli eğitim bakanının, federasyon başkanlarımızın çok daha möhüm işleri olduğundan kelli bize yine hüsran bize yine hasret var...
Herşeyin kolayına alıştırıldığımızı düşünürsek, bir de buna uyum sağlamayı gönülden isteyecek öğrenciler ve branş öğretmenlerinin kapısını "hocaaanım bizim çocuk biraz haylaz ama istese yapar, siz bu sınavına geçer not verin, hevesi kırılmasın" nidalarıyla aşındırmayacak veliler lazım.
YanıtlaSil