18 Ekim 2009 Pazar

İŞTE BUNU İSTİYORUM...

Yaşım 32, ilk defa bir futbol maçını izlediğimde 4 yada 5 yaşlarındaydım. Seksenlerin henüz başlarıydı. darbe sonrası birşeylerin yeniden şekillenmeye (yada şekilli şeylerin şekillerinin bozulmaya..) başladığı yıllardı. O zamanlar 3 büyükler derbileri İnönü Stadında oynarlardı. Gerçi bu zaten yeni bir bilgi değil ama tekrar hatırlamakta sakınca yok. O zaman tribünler yarı yarıya paylaşılır yüzde 5 saçmalığı yüzünden bir çok taraftar takımını izlemek için televizyona, kahvehane ve barlara bir sürü para bayılmazdı. Zaten televizyonun paralı olması gibi bir durum da yoktu. Maçlar açık kanaldan ki zaten elde bir kanal vardı, naklen yayınlanırdı. Yine de ben tribünlerde büyük boşlukların olduğu derbi maç hatırlamam. Üstelik güvenlik önlemleri asla şimdiki kadar çok değildi. Şimdinin belki de 5'te 6'da biri kadar polis gelirdi de yeter artardı bile. En fazla kapalı tribünün ortasını kapmak için sabahın erken saatlerinde tribünlerin marjinal grupları arasında olaylar olurdu. Kapalı ortası gibi hırsları olmayan normal vatandaşlar insan gibi gider izlerdi maçını. Başına da birşey gelmezdi. Şimdi o maçların bazılarına nostalji adı altında televizyonda denk gelince kendi kendime demek ki futbolu daha çok seviyormuşuz diyorum. Artık maçlar kapalı kanaldan parayla verilmesine ve o parayı düzenli olarak verecek insan sayısı az olmasına rağmen tribünler boş kalıyor. Neden acaba?

Futbolun içini boşaltıp bir takım para babalarının güç ve iktidar kaynağı haline getirdiğimiz için olmasın? Tamam her zaman futbol kulüplerinin özellikle de 3 büyüklerin başında olmak bir prestij bir güç unsuruydu ama hiç bir zaman bugünkü kadar iktidar partisi liderliği seviyesine gelememişti.

Bugün futbol sömürülüyor her kesim tarafından. Televizyonlar, gazeteler, kulüp başkanları, köşe yazarları, sponsorlar, futbolu yöneten yerel ve uluslararası kurumlar tarafından. Pasta o kadar büyüdü ve büyütüldü ki bu oyunu sevmemizi sağlayan oyuncular çok büyük sorumluluklar yüklenir hale geldiler. Hatta neredeyse bütün sorumlulukları onlara yükledi futbolun egemen güçleri. Bu sorumluluğun karşılığında da sus payı olarak büyük paralar ve şöhret kazandılar. Ama elde edilen para ve şöhret yaşadıkları stresi karşılamaya yetmiyor maalesef artık. İnsan bünyesi bir yere kadar kaldırabiliyor bu ağır yükü. Bunun sonucunda da saha içinde, istedikleri kadar maç öncesi iyi niyetli konuşmalar yapsınlar, birbirinden sevimsiz 22 adam futbol oynuyor. Birbirlerine çok sinirlenip ana avrat sövüyorlar. Rakiplerine acımasızca fauller yapıp, hakemi kandırmaya yönelik hareketlerle başarıyı çalmaya çalışıyorlar. Birçok pozisyonda birbirlerini itekleyip hatta dövmeye kalkıyorlar.

Çünkü onlardan bu kadar büyük paraların döndüğü bir piyasa da aldıkları paranın karşılığında sadece mutlak başarı isteniyor. Nasıl olursa olsun başarı... İstersen penaltı çal, istersen kol bacak kır. Vur kır parçala bu maçı kazan! Tribündeki bizler de sistemli bir şekilde zamanla bu çarkın içine dahil edildiğimiz için artık biz de bunu istiyoruz onlardan.. Ka-za-na-cak-sı-nız! O kadar!

Sahada güzel oynamanızın bizim için hiçbir önemi yok. Güzel bir topuk pasının, harika bir akının, süper bir kurtarışın, nefis bir şutun maçı kaybettiğiniz sürece hiç bir önemi yok. Maçın en güzel golünü atabilirsiniz ama kendi kalenize gol olmasına sebeb olursanız sizden nefret ederiz! İstersen 10 tane yüzdeyüz gol kurtar ama hatalı yediğin bir gol yüzünden maçı kaybedersek hiç kusura bakma ana avrat söveriz!

Önümüzdeki pazar Türk futbolunun (Beşiktaş'lı arkadaşlar kusura bakmasın) önem düzeyi en yüksek maçı oynanacak. Hem tarihsel hem de şu andaki lig tablosu açısından. Bütün hafta basında takip edeceksiniz. Bir takım adamlar çıkıp yalancıktan maçla ilgili taraftarlara, oyunculara yönelik iyi niyet mesajları verecek. Başkanlar taraftarları sakinliğe ve centilmenliğe davet edecek. Futbolcular belki ortak röportajlar verecek. Pazar akşamı saat 20'de ise hiçbirşey değişmeyecek. Sonrasında yine taraftarlara futbolculara yönelik eleştiriler kınama yazıları düzülecek. Eğer olur da tersi çıkar hiç bir olay olmazsa bu sefer birbilerine övgüler düzecekler.

Ama kimse de çıkıp bu tribünler bu futbolcular bu hale nasıl geldi diye sormayacak. Nasılsa suçlu belli; ahlak ve eğitimden yoksun futbolcular ve onların peşindeki cahil halk!

Çıkıp sorsan 10 taraftardan 5'i tribünler eskiye dönsün der. Ama artık çok geç. Ne tribünler yarı yarıya bölünebilir bundan sonra ne futbolcular Metin ve Can'ın naifliğine ve efendiliğine bürünebilir...
Bundan gayrı bu tür istekler çocukça bir hayal olmaktan öteye gidemeyecek maalesef...

Herkes için güzel bir derbi dileğiyle... Çok şey mi istiyorum...


3 yorum:

  1. Metin Oktay kişiliğinde bir futbolcu kaldı mı ki ?

    YanıtlaSil
  2. aynen öyle, çok şey istiyosun serkan abi.o kadar parayı, o kadar ortamı, gidip hiçbişey görmemiş cahil futbolcuya verirsen, o ne metini hatırlar sahada ne canı ne feyyazı.futbolcuyu geçtim, futboldan gelen rantı hiçkimsenin bırakmaya niyeti yok bundan sonra...yani sonuç olara türkiyede futbol boka batmaya başladı, dahada batacak...

    YanıtlaSil
  3. Abi 2010 Türkiye futbolunda yaşasa Metin Oktay'ı bile yaşamaktan soğuturlar.inan...

    YanıtlaSil