7 Ekim 2009 Çarşamba

FUTBOL TOPLUM İÇİN MİDİR FUTBOL İÇİN MİDİR?

Futbolu çok seviyorum... Hastasıyım hatta... Yapmayı beceremediğim onlarca spor arasından izlemeyi en çok sevdiğim spor yada oyun... Hatta daha çok oyun... Neden seviyorum? Bir kere basit bir oyun. Kuralları belli, alanı belli ve oyuncu olmasan da izlemesi zevkli yorum yapmaya açık. Mesela atıyorum satrançta bir oyun ama yoruma o kadar açık değil üstelik basit hiç değil, oynamayı beceremeyenlere söz hakkı vermeyecek kadar kapalı, bilgiye muhtaç... Mutlaka zevk alacak vardır ama bana göre zevkli de değil. Futbol başka, futbol bizden, futbol basit. Sadece oynamayı bilenlere değil bilmeyenlere, beceremeyenlere yada başka bir deyişle sadece düşüncesi güzelllere de açık. O yüzden seviyorum. Futbol seven her adam gibi bir takım da tutuyorum; Galatasaray... Babam da Abim de Galatasaray'lı ama aileden değil kalpten gelen bir Galatasaray'lılığım var. Sarı-Kırmızı'yı ilk gördüğüm gün(en çok da kırmızıyı aslında) Galatasaray'lı oldum. Ama Galatasaray sevgisi ayrı ben futbolu seviyorum hocam... O yüzden oturup izliyorum alakalı alakasız maçları denk gelince. Güzel bir oyun güzel bir hareket görünce seviniyorum. Kameralar tribünlerdeki bir şovu gösterince seviniyorum. "Aa negzel kareografi yapmışlar" "Ohaa amma meşale yaktılar" diye kendi kendime konuşuyorum. O yüzden geçtiğimiz hafta sonundan bu yana spor programlarını izleyince ülkeden de spor basınından da soğudum. Mesele belli fotoğrafdan da anlaşılacağı üzerine. Frank Rijkaard... Bir açıyorum Rıdvan Dilmen B planı yok diyor, bir açıyorum Erman Toroğlu ben dediydim diyor... Beriki neredeyse zil takıp oynayacak. Öbürü hemen gitsin diyor. "Go Home" diye yazı yazıyor...

"Lan oğlum bi dur!" derler adama... Ne geldiyse başımıza bugüne kadar bu tez canlılıktan bu panikle sağa sola koşturmaktan gelmedi mi zaten? Bi sakin... Sadece futbol değil... 2001 krizi sonrası milletçe öyle bir panik yaptık ki AKP iktidar oldu ülkede... Zaten 2001 krizi dolayısıyla alınan tedbirler meyvelerini de onların iktidarında verince iyice yerleşmediler mi koltuğa? Sanki AKP değil ZÖKAPÖ olsaydı iktidar ekonomi düzelmeyecek miydi? Ama işte panik bak nerelerdeyiz şimdi.

Frank Rijkaard'a futbol cahili diyemem diyor büyük üstad Hıncal Uluç. Hocam deseydin bence dedim yazısını okuduktan sonra, deseydin hiç olmazsa bir mantığı olurdu. Geçen sene 5. olmuş bir Galatasaray var önümüzde. Ve karmakarışık futbol felsefeleri arasında sistemsizlikle bitirilmiş bir lig. Şimdi bir adam gelmiş kendi futbol felsefesini ve sistemini yerleştirme çabasında. Darmadağınık gardrobu düzenlemeye kalksan 1 gün sürüyo ne yapsan kabul edecek kazaklarla. Burda elimizde kendi yargıları düşünceleri alışkanlıkları ve kişilikleriyle bir takım dolusu adam var... Rijkaard bu adamların önce yargılarını alışkanlıklarını kıracak, kafalarındakini silecek, sonra kendi kafasındakileri onlara aktaracak sonra o aktardıklarını becermelerini bekleyecek. Bildiğin hasat yani. Sen adama tarla veriyosun bana mısır üret burda diyosun 2 hafta sonra "Hani lan mısır?" diye geliyosun lan bi dur! Bu adam Barcelona'da (yok anam öyle herkes başarılı olamıyo baştan söyliyim) 2 sene sonra şampiyon oldu. Onun oturttuğu sistemle (Gerçi sadece o dersek biraz haksızlık etmiş oluruz Van Gaal'e ve Crujyf'a) geçen sene Barcelona ortalığı sildi süpürdü. Real keyiften 250 milyon euro harcamadı transfere. Ve o Barcelona'nın sadece A planı vardı hocam. Dedim ya futbol çok basit oyun. Öyle 38 tane plana da ihtiyacın yok. Sadece adam gibi uyguladığın bir plan yeter de artar bile.

Ama burası Türkiye. Burda herkesin zaten A,B,C,D,E planları var. İşletme okuyup ressamlık yapan adamlar ülkesi burası. (Ben dahil) O yüzden kesmiyo galiba sadece A planı bizi. Bu yüzden zor Rijkaard'ın işi umarım yönetim bu kez gerçekten arkasında durur da biz de hiç olmazsa orjinal Barcelona olmasa bile çakma Barcelona izleriz tribünden. Ona da razıyız yıllarca çakma Lacoste giymedik mi zaten?

Sonuçta futbol toplum içindir. Sadece içinde bulunduğun şartlara ve gerçeklere göre oynayamazsın. Azıcık göze hoş gelen futbol da oynamalısın ve bunun için de Frank Rijkaard ve onun gibilere ihtiyacımız var ülke olarak. Bu yüzden "Don't Go Home" Rijkaard...

4 yorum:

  1. Bu yazıyla görüyoruzki Serkan Altuniğne Penguen'de karikatürün yanı sıra, Fanatik'te spor yazısı yazsa, bir de işimiz gücümüz yokmuş gibi Fanatik alıcaz. İyiki bloglar var. =)

    YanıtlaSil
  2. sahane bir yazı olmus daha blogun en basında.. hem galatasaraylı, hem cok guzel yazıyor, hem de serkan altunigne.. en favori bloglarım arasına girmemesi icin hic bir sebep yok ortada..

    YanıtlaSil
  3. Güzel yazı olmuş, bizler "başarı zaman, sabır, emek ister" sözünü ne medyaya ne sokaktaki insana anlatamayız.

    Hep günü kurtarma derdindeyiz, yarın düşünen çok az, öbür günü düşünen ise hiç yok. O yüzden bugün başarılı olan başarılı, başarısız olan başarısız deniyor hemen.

    5-6 yıl önce tek hayalim Fenerbahçe ve Galatasaray Şampiyonlar ligi finalinde karşılaşsınlardı ama bunu asla göremeyeceğim sanırım. Bi sene biri, diğer sene öbürü, hep günü kurtarma derdinler... :(

    Futbol bizler için...

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir yazı :) Bende futbol aşığıyım ama mizah üzerien yazıyorum genelde.

    Galatasaray'ın hiçbir maçını kaçırmadım o saha kenarında lüle lüle saçlarıyla görüyorum ya Frank'i o bana yetiyor.Çok büyük güven veriyor.Neyse 1 hafta sonra kime "go home " denecek göreceğiz :)

    YanıtlaSil